Şamil
YAZAN
1.Halil
Kâhya ve Kozan Kalesi
Ermeniler
Çukurova’daki bütün kaleleri işgal etmişler. Çukurova’daki tüm kaleler
alınmasına rağmen Kozan Kalesi bir türlü alınamıyormuş. Çünkü Kozan Kalesi
oldukça sarp bir yerde bulunmaktaymış. İşte Menteş’de Berberler’in ileri
gelenlerinden Halil Kâhya bir gün rüyasında birisi kendine “ne duruyorsun Halil
Kâhya[1] Kozan Kalesi’ni almak erkeçlerin içlerinden elli, altmış tanesini seç.
Boynuzlarına da mum damlat ve erkeçleri Kozan Kalesi’ne doğru sür. Erkeçleri de
bir kaç gün aç bırak. Erkeçler düşmanların gözünde çoğalıverir karanlıkta” der.
Dediği gibi erkeçlerin boynuzlarına mum damlatılıp Kozan Kalesine sürülünce
kaledeki Ermeniler Türklerin oldukça kalabalık olduğunu zannetmişler. Ermeniler
çaresizlikten kaleden atlamışlar kimisi de kaledeki kuyulara kendilerini
atmışlar. Sabah olduğunda kaledeki kişiler oldukça azalmıştır. Bu yüzden
padişah bir ferman yayınlar Halil Kâhya ve etrafı askerlikten ve vergiden muaf
tutulur.[2]
2.Hava
Teyze ve Vali Bey
1965 yılında Üçtepe Köyü’nde büyük
yangın çıkmış. Adana’da bulunan 6. Kolordu dahi yangını söndürmeye gelmiş. O sıralarda Adana valisi olan Mukadder
Özetekin’de çalışmaları yerinde görmek için Üçtepe Köyü’ne gelmiş. Mevsim yaz
olduğu ve yangından dolayı vali susamı. Bu yüzden Eğriçam Mahallesi’ne gitmiş
veli ve ekibi. En yakın eve gelerek evden su istemişler. Ev sahibi olan Hava
Teyze küçük yağ tenekesinden yaptığı su tası ile valiye su vermiş.
Vali:
--“Teyze daha temiz
bir kap yok mu?” demiş.
Hava Teyze:
--“Kuzum sen
kimsin?”demiş.
Vali:
--“Ben Adana
valisiyim” demiş.
Hava Teyze:
--“Bire kuzum niye
biraz daha okuyup da ormancı olmadın?” demiş.
3. Abdi Bey ve
Çarkıpâreliler
Çarkıpâreliler
bilindiği kadarıyla Sırkıntı Türkmenlerinin bir kolu olmaktadırlar.
Çarkıparelilerin Kozanoğulları ile arası bir sebep yüzünden açılır ve Akören’e
sığınmak için yola koyulurlar. Musulu Köyü’ne geldiklerinde Akören’de bulunan
karakol askerleri tarafından durdurulur. Abdi Bey onları Çukur denilen yere
yerleştirdi. Daha sonra halkın bu durumdan rahatsız olmasından dolayı onları
Aladağ’ın Çarkıpare Köyü’ne yerleştirmiştir. Çarkıpareliler daha sonra Abdi
Bey’i öldürmüşler ve Karsantı derebeyliğini kurmuşlardır.[3]
Üçtpe Köyü-Musulu Mahallesi |
4.Ünlü
Eşkıya Karabıyık[4]
1.80 boyunda, buğday
tenli, siyah saçlı biri idi. Genelde toprak renginde elbise giyerdi. Belinde
daima iki tane el bombası vardı. Bir
tane çifte kurulu Belçika tabancası ve İngiliz Filintası boynunda daima asılı
olurdu. Boynunda birde aşırtmalı dürbünü vardı.
Aslının Osmaniye’nin
Çardak Köyü’nden olduğu bilinmektedir. Asker olduğu da bilinmektedir. Kız
kardeşini dağa kaldıranlarını vurup kaçmak zorunda kalmış. Kaçtıktan sonra
Gökgüvet Köyü’ne gitmiş. Gökgüvet Köyü’nde Kökçü Mehmet’in evinde bir süre
kalır. Orada birisini vurması üzerine İmamoğlu’nun Camili Köyü’ne gelmiş.
Camili Köyü’nde Kökçü Osman’nın evinde sık sık misafir olmuştur. Camili
Köyü’nde 5 yıl kaldığı tahmin edilmektedir. Camili’de Kökçü Osman ile arası
açıldı. Kökçü Osman Karabıyık’ı Ankara’ya giderek şikâyet etti. Bunu üzerine Karabıyık’ı vur emri çıktı.
Karabıyık da Kökçü Osman’ın pamuklarını toplamasına engel oldu. O yıl Kökçü
Osman’ın pamukları tarlada kaldı. Karabıyık’ı yakalamak için Kozan’a Örfi İdare
Mahkemesi geldi. Bunun üzerine Karabıyık Karaltı mevkiine çekilmek zorunda
kalır.
Otluk’tan Şer Ali,
Musulu-Mantaş’dan Kara Halil, Tekdam’dan Kürt Ali, Sevinçli’den Ali Yıldız,
Poskabasakal’dan Cafer İbrahim, Alaybeyi’nden Apuk Hüseyin, Camili’den Kökçü
Musa, Sakardaş’dan Şıh Veli, Akdam’dan Molla Mehmet, Bağtepe’den İsmail Kütük,
Musulu’dan Hasan Hüseyin, Tepecikören’deki karakola çekilmiştir. Kara Başçavuş
çevrenin bu ileri gelenlerine çeşitli işkence ve baskılarda bulunmuştur.
Çevrenin ileri gelenlerine “Size iki gün müsaade Karabıyık’ın ya ölüsünü ya da
dirisini getirin ”der. Bunu üzerine çevrenin ileri gelenleri bu müddetin az
olduğunu belirtmişlerdir. Karabıyık’ı bulup üzerlerinde çok baskı olduğunu belirtmişlerdir.
Belli müddet buradan uzaklaşarak Suriye taraflarına gitmesine istemişlerdir.
Ortalık durulunca geri gelebileceğini belirtmişlerdir. Ayrılmadan öncede
Karaltı mevkiinde bir veda gecesi düzenlemek istemişlerdir. Veda gecesinde
Karabıyık’ın boynuna ip dolayarak öldürürler. Daha sonra da kurşun işleyip
işlemediğini anlamak için ölüsüne kurşun sıkarlar.
Karabıyık kendisine
diş bileyenlerin karşına çıkardı. Kurşunların içini boşaltarak düşmanına
verirdi. Beni vuracak olmuşsun vur bakalım derdi. Kuru sıkı kurşun kendisine
işlemeyince halk Karabıyık’a kurşun işlemediğini zannetmiş. Bu yüzden kurşunla
değil de boğularak öldürülmüş ve kuşun işleyip işlemediğini görmek için
öldükten sonra kalbinden kurşunla vurulmuştur.
Karabıyık’ın şiir
yazdığı anlatılmaktadır. Öldüğü zaman yanında bulunan defterde yazılı olduğu
şiirlerden biri aşağıda verilmiştir.
Kokar oldu şu
dağların lalesi.
Çektiğim yazgı
belası.
Al at, Dikili’ye
sapalım.
Yine göründü Kozan
Kalesi.
Kütük gelir yoklar mı
ola?
Açan gülü koklar mı
ola?
Molla Mehmet’e
sırrımızı versek,
Bizi saklar mı ola?
Sakardaş’a
varmayalım.
Boşa kafa yormayalım.
Al at, Şıh Veli’ye
kancık derler.
Sakın sırrımızı
vermeyelim.
Yaşa deli gönlüm
yaşa!
Aldı beni gizli bir
tasa
Al at Camili’ye
gidelim.
Yolumu bekliyor Kökçü
Musa.
KAYNAKÇA
Şamil YAZAN, Sosyal ve Kültürel Yapısıyla İmamoğlu
Tarihi, Eylül 2008 Adana
Recai AKYEL, Cumhuriyet’in Sekseninci Yılında Tüm
Yönleriyle İmamoğlu,
(Komisyon
Çalışması) Adana 2003
Ziya KÖSE, Üçtepe Köyü,( Yayınlanmamış Çalışma)
2007
Bengü Bilig, Üçtepe Menteş İlköğretim Okulu’nun
Çıkarmış Olduğu Bülten,
Mayıs 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder