25 Nisan 2013 Perşembe

ÜÇTEPE KÖYÜNDE ANLATILAN İLGİNÇ HİKAYELER



Şamil YAZAN
1.Halil Kâhya ve Kozan Kalesi
Ermeniler Çukurova’daki bütün kaleleri işgal etmişler. Çukurova’daki tüm kaleler alınmasına rağmen Kozan Kalesi bir türlü alınamıyormuş. Çünkü Kozan Kalesi oldukça sarp bir yerde bulunmaktaymış. İşte Menteş’de Berberler’in ileri gelenlerinden Halil Kâhya bir gün rüyasında birisi kendine “ne duruyorsun Halil Kâhya[1] Kozan Kalesi’ni almak erkeçlerin içlerinden elli, altmış tanesini seç. Boynuzlarına da mum damlat ve erkeçleri Kozan Kalesi’ne doğru sür. Erkeçleri de bir kaç gün aç bırak. Erkeçler düşmanların gözünde çoğalıverir karanlıkta” der. Dediği gibi erkeçlerin boynuzlarına mum damlatılıp Kozan Kalesine sürülünce kaledeki Ermeniler Türklerin oldukça kalabalık olduğunu zannetmişler. Ermeniler çaresizlikten kaleden atlamışlar kimisi de kaledeki kuyulara kendilerini atmışlar. Sabah olduğunda kaledeki kişiler oldukça azalmıştır. Bu yüzden padişah bir ferman yayınlar Halil Kâhya ve etrafı askerlikten ve vergiden muaf tutulur.[2]
2.Hava Teyze ve Vali Bey
            1965 yılında Üçtepe Köyü’nde büyük yangın çıkmış. Adana’da bulunan 6. Kolordu dahi yangını söndürmeye gelmiş.  O sıralarda Adana valisi olan Mukadder Özetekin’de çalışmaları yerinde görmek için Üçtepe Köyü’ne gelmiş. Mevsim yaz olduğu ve yangından dolayı vali susamı. Bu yüzden Eğriçam Mahallesi’ne gitmiş veli ve ekibi. En yakın eve gelerek evden su istemişler. Ev sahibi olan Hava Teyze küçük yağ tenekesinden yaptığı su tası ile valiye su vermiş.
Vali:
--“Teyze daha temiz bir kap yok mu?” demiş.
Hava Teyze:
--“Kuzum sen kimsin?”demiş.
Vali:
--“Ben Adana valisiyim” demiş.
Hava Teyze:
--“Bire kuzum niye biraz daha okuyup da ormancı olmadın?” demiş.
3. Abdi Bey ve Çarkıpâreliler
Çarkıpâreliler bilindiği kadarıyla Sırkıntı Türkmenlerinin bir kolu olmaktadırlar. Çarkıparelilerin Kozanoğulları ile arası bir sebep yüzünden açılır ve Akören’e sığınmak için yola koyulurlar. Musulu Köyü’ne geldiklerinde Akören’de bulunan karakol askerleri tarafından durdurulur. Abdi Bey onları Çukur denilen yere yerleştirdi. Daha sonra halkın bu durumdan rahatsız olmasından dolayı onları Aladağ’ın Çarkıpare Köyü’ne yerleştirmiştir. Çarkıpareliler daha sonra Abdi Bey’i öldürmüşler ve Karsantı derebeyliğini kurmuşlardır.[3]
Üçtpe Köyü-Musulu Mahallesi
4.Ünlü Eşkıya Karabıyık[4]
1.80 boyunda, buğday tenli, siyah saçlı biri idi. Genelde toprak renginde elbise giyerdi. Belinde daima iki tane el bombası vardı.  Bir tane çifte kurulu Belçika tabancası ve İngiliz Filintası boynunda daima asılı olurdu. Boynunda birde aşırtmalı dürbünü vardı.
Aslının Osmaniye’nin Çardak Köyü’nden olduğu bilinmektedir. Asker olduğu da bilinmektedir. Kız kardeşini dağa kaldıranlarını vurup kaçmak zorunda kalmış. Kaçtıktan sonra Gökgüvet Köyü’ne gitmiş. Gökgüvet Köyü’nde Kökçü Mehmet’in evinde bir süre kalır. Orada birisini vurması üzerine İmamoğlu’nun Camili Köyü’ne gelmiş. Camili Köyü’nde Kökçü Osman’nın evinde sık sık misafir olmuştur. Camili Köyü’nde 5 yıl kaldığı tahmin edilmektedir. Camili’de Kökçü Osman ile arası açıldı. Kökçü Osman Karabıyık’ı Ankara’ya giderek şikâyet etti.  Bunu üzerine Karabıyık’ı vur emri çıktı. Karabıyık da Kökçü Osman’ın pamuklarını toplamasına engel oldu. O yıl Kökçü Osman’ın pamukları tarlada kaldı. Karabıyık’ı yakalamak için Kozan’a Örfi İdare Mahkemesi geldi. Bunun üzerine Karabıyık Karaltı mevkiine çekilmek zorunda kalır.
Otluk’tan Şer Ali, Musulu-Mantaş’dan Kara Halil, Tekdam’dan Kürt Ali, Sevinçli’den Ali Yıldız, Poskabasakal’dan Cafer İbrahim, Alaybeyi’nden Apuk Hüseyin, Camili’den Kökçü Musa, Sakardaş’dan Şıh Veli, Akdam’dan Molla Mehmet, Bağtepe’den İsmail Kütük, Musulu’dan Hasan Hüseyin, Tepecikören’deki karakola çekilmiştir. Kara Başçavuş çevrenin bu ileri gelenlerine çeşitli işkence ve baskılarda bulunmuştur. Çevrenin ileri gelenlerine “Size iki gün müsaade Karabıyık’ın ya ölüsünü ya da dirisini getirin ”der. Bunu üzerine çevrenin ileri gelenleri bu müddetin az olduğunu belirtmişlerdir. Karabıyık’ı bulup üzerlerinde çok baskı olduğunu belirtmişlerdir. Belli müddet buradan uzaklaşarak Suriye taraflarına gitmesine istemişlerdir. Ortalık durulunca geri gelebileceğini belirtmişlerdir. Ayrılmadan öncede Karaltı mevkiinde bir veda gecesi düzenlemek istemişlerdir. Veda gecesinde Karabıyık’ın boynuna ip dolayarak öldürürler. Daha sonra da kurşun işleyip işlemediğini anlamak için ölüsüne kurşun sıkarlar.
Karabıyık kendisine diş bileyenlerin karşına çıkardı. Kurşunların içini boşaltarak düşmanına verirdi. Beni vuracak olmuşsun vur bakalım derdi. Kuru sıkı kurşun kendisine işlemeyince halk Karabıyık’a kurşun işlemediğini zannetmiş. Bu yüzden kurşunla değil de boğularak öldürülmüş ve kuşun işleyip işlemediğini görmek için öldükten sonra kalbinden kurşunla vurulmuştur.
Karabıyık’ın şiir yazdığı anlatılmaktadır. Öldüğü zaman yanında bulunan defterde yazılı olduğu şiirlerden biri aşağıda verilmiştir.
Kokar oldu şu dağların lalesi.
Çektiğim yazgı belası.
Al at, Dikili’ye sapalım.
Yine göründü Kozan Kalesi.

Kütük gelir yoklar mı ola?
Açan gülü koklar mı ola?
Molla Mehmet’e sırrımızı versek,
Bizi saklar mı ola?
Sakardaş’a varmayalım.
Boşa kafa yormayalım.
Al at, Şıh Veli’ye kancık derler.
Sakın sırrımızı vermeyelim.
Yaşa deli gönlüm yaşa!
Aldı beni gizli bir tasa
Al at Camili’ye gidelim.
Yolumu bekliyor Kökçü Musa.
KAYNAKÇA
Şamil YAZAN, Sosyal ve Kültürel Yapısıyla İmamoğlu Tarihi,  Eylül 2008 Adana
Recai AKYEL, Cumhuriyet’in Sekseninci Yılında Tüm Yönleriyle İmamoğlu,
 (Komisyon Çalışması) Adana 2003
Ziya KÖSE, Üçtepe Köyü,( Yayınlanmamış Çalışma) 2007
Bengü Bilig, Üçtepe Menteş İlköğretim Okulu’nun Çıkarmış Olduğu Bülten,
Mayıs 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder