9 Ocak 2014 Perşembe

İMAMOĞLULU ŞAIR VE YAZAR HASAN HÜSEYIN ÇABUK’TAN YENI BIR ESER

Şamil YAZAN
Araştırmacı-Yazar
Hasan Hüseyin Hoca’yı İmamoğlu üzerine çalışmaya başladığımda tanımıştım. Hoca o sıralar Çukurova’da Yörükler isimli eserini yayınlamıştı. Bende Fikret Aslan’ın İmamoğlu İlçesi’nin Tarihçesi isimli eseri düzelterek yayınlamak üzereydim. İşte kitabın matbaa işleriyle uğraşırken Hasan Hüseyin Hoca’nın da kitabını aynı matbaada çıkardığını öğrendim. Kendisiyle tanışmak üzere bir not bıraktım. Ama bizim matbaa yoğunluktan olsa gerek benim notumu Hasan Hüseyin Hoca’ya vermeyi unutmuşlar. Ama Hasan Hüseyin Hoca’yla matbaada karşılaşma şansımız oldu. Hemen kendimi tanıttım. Kendisi de hemen kitabını imzalayarak bana hediye etti. İmamoğlu üzerine çalıştığımı belirttim. Kendisi de yaptığım çalışma hakkında: İmamoğlu’nun buna büyük bir ihtiyacı olduğunu belirtti. Ben de hemen hazırlığını sürdürdüğüm Sosyal ve Kültürel Yapısıyla İmamoğlu Tarihi isimli çalışmamda Hocama da yer verdim. Az da olsa Hocamın İmamoğlulu bir yazar ve şair olarak bilinmesini istedi.
İmamoğlu’ndan yetişmiş ve yazmayı seven birisiyle tanışmak beni oldukça mutlu etmişti. Çünkü İmamoğlu’nda bu tür kültürel çalışmalara hazır değildi ve bu düşüncemde de yanılmadığıma inanıyorum. İmamoğlu’nda yetişmiş biri olarak bir nebze olsa yaşadığım aydın yalnızlığından Hasan Hüseyin Hoca sayesinde kurtulmuş oldum. Çünkü İmamoğlu’nda yazan ve üreten insan yok denecek kadar azdır ve yazan ve üreten insana da İmamoğlu’nda zerre kadar değer verilmez.  Ne diyelim bu da İmamoğlu’nun idarecilerinin bir kabahati olsa gerek...
İmamoğlu’nda kültürel hareketlilik yok derken hemen imdadıma Hasan Hüseyin Hoca’nın ikinci çalışması olan Elöpen Sıcağı isimli öykü çalışması çıktı karşıma. Hoca, öykü kitabı hazırlığını daha önce bana söylemişti. Ama kitap okumanın sevilmediği ve yazmanın ise gereksiz görüldüğü İmamoğlu’nda İmamoğlulu bir şairin yeni kitabı bende heyecan yaratmayacak ne olacaktı?
Gelin isterseniz yazarımızı tanıyalım: Hasan Hüseyin Hoca, İmamoğlu’nun Camili Köyü’ndendir. Kendi tabiriyle çadırda doğdu. İlkokulu kendi köyünde okudu.  Daha sonra öğretmeninin teşvikiyle Düziçi İlköğretmen Okulu’na gitti. Buradan 1968 yılında mezun oldu. 26 yıl yurdun değişik yerlerinde öğretmenli yaptı. 1993 tarihinde emekli oldu. Yazarımız eskidende edebiyatla ilgilenmekteydi, ama emekli olduktan sonra yazmaya daha çok ağırlık verdi. Toplumcu-Gerçekçi bir çizgide yazmaya gayret göstermekte olup birçok gazete ve dergide öyküleri
Daha öncede belirttik o çadırda doğdu. Yani tam bir Yörük...  İmamoğlu’nun Hayta Yörüklerinden olmaktadır. Belki de bu Yörüklük duyguları kendisini Yörükler üzerine bir kitap yazmaya iten.  Hoca Çukurova’da Yörükler çalışmasını hazırlarken birçok yeri de gezmiştir. Bu yönüyle eser ilginç bir çalışmadır.  Neyse sözü fazla uzatmayarak Hoca’nın yeni çalışmasına getireyim. Yeni çalışması Elöpen Sıcağı isminde olup tam 107 sayfadır.  Kitap da 17 tane hikâye vardır. Hoca hikâyelerinin konusunu çevresinden seçmiştir. Aslında kitabı biraz dikkatli bakıldığında Türkiye’nin yaşadığı değişimim izlerini de görmek mümkündür. Özellikle şehirleşme olgusunun insanlarda yarattığı çelişkiler hikâyelerde sık görülmektedir. “Sıradan Bir Eğitim” isimli öyküde “Öğretmen okuluna başladığım ilk günler en büyük zorluğum masada yemek yerken oldu. Bir türlü yemek yiyecek şekilde oturmayı beceremiyordum. Çoğu zaman sağa sola döküyordum.”böyle bir olayın yaşanmış olması şehirleşme olgusunun getirdiği çelişki olsa gerek.
“Tarımı Nasıl Makineleştirdik” isimli öyküde ise teknoloji karşısında yaşanan çelişkiler ve komiklikler güzel bir üslûpla anlatılmıştır. Avrupa Birliği uygulamalarının halk arasında nasıl algılandığı ve nasıl bir tepki aldıkları “Kopenhag Kriterleri ve İnek”, “Kopenhag Kriterleri ve Trafik” hikâyelerinde edile gelmiştir.
Hikâye kitabına baktığımızda yeni kelimelerde öğrendiğimizi görüyoruz. Halk arasında Elöpen adıyla bilinen bir kertenkele olduğunu ve bu kertenkele ele alındığında sürekli dilini çıkarırınmış. Bu yüzden Elöpen adını almış.  Sığır sürüsüne nahır dendiğini ondan öğreniyoruz. Kese yoğurdundan yapılan ayrana Çalkamaç dendiğini yine ondan öğreniyoruz. Ayrıca Hoca eski kelimeleri hatırlatmakla yetinmeyerek karpuz, kabak karışımına Karbak diyerek yeni kelimelerde türetmektedir.
Daha önce de belirttiğimiz üzere Toplumcu-Gerçekçi bir çizgide yazmaya çalışmaktadır. Bu yüzden olsa gerek Hoca hikâyelerinde vermek istediği mesajı hikâyelerin sonunda açık açık vermektedir. Yani hikâyeden çıkacak sonucu okuyucunun bulmasına bırakmamaktadır. “Müsait Bir Yerde” isimli öykünün sonunda. “ Esas olan hepimizin karşılıklı sevgi ve saygı içinde olmamızdır” diyerek verilmek istenen mesaj direk verilmiştir.

Eser hakkında söylenecek çok şey ama bu yazının amacını belki aşabilir. Nede olsa edebiyat eleştirmenliği benim uzmanlık alanım değil. Bizimki sadece hocanın kitabına bir merhaba diyebilmektir. Son olarak Hasan Hüseyin Hoca iyi ki varsın. İyi ki yazıyorsun.