23 Nisan 2013 Salı

İMAMOĞLU TOPRAKLARINDA ERMENİ İDDİALARI


İMAMOĞLU TOPRAKLARINDA ERMENİ İDDİALARI
ARAŞTIRMACI-YAZAR ŞAMİL YAZAN’IN KALEMİNDEN
samilyazan@gmail.com

Ermeni Meselesi, Türkiye’nin gündemine ilk defa 1863’te yayınlanan “Ermeni Milleti Nizamnamesi” ile girmiştir. O günden beride Türkiye’nin gündeminden düşmemektedir. Özellikle Avrupa ve Amerika destekli Ermeniler: Türkiye ve Türkler  aleyhinde birtakım iddialar gündeme getirmektedirler. Bunların başında da Türklerin Ermenilere karşı “Soykırım”  yaptıkları iddiası gelmektedir. Bu iddialar  Türkiye’nin zayıf olduğu dönemlerde toprak taleplerine kadar varmıştır.
Ermenilerin Çukurova üzerinde: dinî, tarihî iddiaları vardır. Çünkü tarihte Ermeni Prensliği Çukurova’da kurulmuştur. Ayrıca Ermenilerin önemli dinî merkezlerinden birisi de Kozan’dır. Bu yüzden Çukurova’da Ermeni Devletini kurmak için Osmanlı’nın son zamanlarını tercih etmişlerdir. Çünkü Osmanlı’nın eski ihtişamlı  günlerinde değildir. Tabi ki biz bu çalışmamızda uzun  uzadıya Ermeni Meselesini burada işleyecek değiliz. Çünkü bu konu, bu yazı çalışmamızı aşan mahiyettedir. Bu yüzden biz 4-5 yıldan  beri İmamoğlu Tarihi üzerinde çalışıyor olmamız sebebiyle sadece:“İmamoğlu toprağındaki Ermeni İddiaları” üzerine değineceğiz. Ermenilerinin İmamoğlu topraklarındaki iddialarını iki ana başlık altında inceleyeceğiz.

1. Ermenilerin Toprak İddiası
Osmanlı’nın yaptığı reformlarla beraber  Ermeniler birçok haklar elde etmişlerdi. İstedikleri devlet görevlerine gelebiliyorlardı. Ayrıca ekonomik yönden Türklerden de durumları çok  iyi idi. Ama Ermeniler’in gerçek amacı bağımsız bir Ermeni Devleti kurmaktı. Bu amaçla yabancı devletlerle işbirliği yapmaktan geri durmadılar. Ayrıca Çukurova’da kuracakları devletleri için geniş araziler almaya başladılar. İşte bu amaçla Nalbatyan ve arkadaşları 20.000 dönüme yakın arazi satın almışlardır. Satın aldıkları arazi İmamoğlu ile Kozan arasındadır. Hatta Nalbatyan’ın aldığı arazide ( İmamoğlu’na bağlı Ufacıkören Köyü topraklarında) bir çiftlik kurmuştur. Bu yüzden Ufacıkören  halk arasında Nalbant veya Nalbantören diye de bilinmektedir.
Ermenilerin bu toprak alımları Osmanlı Devleti’nin yöneticileri tarafından gözden kaçmamıştır. II.Abdülhamit buna çare olarak Çukurova’daki 1 milyon dönüm üzerindeki araziyi devlet adına tapu kestirmiştir. Bu arazinin bir kısmı İmamoğlu ve Kozan arasındaki 400.000 dönümlük arazidir. Bu arazi görünüşte hayvan yetiştirilmesi için devlet adına alınmıştır. Oysaki temel amaç Ermenilerin toprak satın almalarının  önüne geçmektir.
I.Dünya Savaşı sırasında Ermeniler’in Türkleri arkasından vurması yüzünden Anadolu’daki Ermenileri, Osmanlı toprakları olan Suriye’ye sürme kararı almak zorunda kalmıştır. I.Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenik sayılmasıyla beraber Suriye taraflarına sürgüne giden Ermeniler tekrar geri dönmeye başladılar. Milli Mücadele’nin başlamasıyla beraber Ermeniler Anadolu’da ermeni Devleti sevdasına tekrar düştüler. Bu amaçla Gerek İngilizlerle gerekse de Fransızlarla birlikte hareket etmekten geri durmadılar. Ama Milli Mücadele’nin zaferle kazanılmasıyla beraber  daha önce yaptıkları suçları bildikleri için İtilaf Devletleri ile beraber Türkiye’yi terk ettiler. Oysa Türkiye, Ermenilere  can ve mal güvenliği garantisi  vermişti.  Tabi ki Çukurova’dan ayrılırken tapularını da yanlarında götürmüşlerdi. Bundaki temel amaçta Çukurova’ya tekrar dönebilmek ve Çukurova’da bir devlet kurabilmekti. Ama Türkiye 1921 yılında Ermenilerin topraklarına dönebilecekleri veya satabilecekleri belirten bir kanun çıkardı. Dönmeyen ve topraklarını satmayan Ermeni toprakları devletin hazinesine geçmekteydi.
Yıllar sonra ( 1970’de ) Çukurova’dan giden Ermeniler’in  torunları Çukurova’ya gelerek tapu tespit çalışmaları yapacaklar ve eski topraklarını almak için mahkemeye dahi başvuracaklardır. Tapu çalışması yaptıkları yerlerden biriside İmamoğlu’nun Ufacıkören Köyü’nün topraklarıdır. Nalbantyanların  sözde toprakları araştırılıyordu. Cezmi Yurtsever’in tespitlerine göre Ermenlerin avukatlığını İstanbul’dan gelen Avukat Hakkı Dağdeviren yapmaktaydı. Cezmi Bey bu tespitleri 1990 tarihinde yapmıştır.

2. Ermenilerin Katliam İddiası

         Ermenilerin en ilginç iddialarından biride Türklerin kendilerini soykırıma ve katliamlara  uğrattıkları yönündedir. İşte sözde katliamlarından biride İmamoğlu’nun Saygeçit Mahallesi’nde[1] gerçekleşmiştir. Sözde katliama ilişkin bilgilere geçmeden, bu iddianın nasıl ortaya çıktığının tespit edilmesine biraz değinelim.
         Bir akşam Kozanlı araştırmacı Abdurrahim Kütük aradı. Saygeçit’te  1909 yılında Ermeniler’in katledildiğine yönünde iddialar bulunduğunu belirtti. Haberim olup olmadığını sordu. Bende Saygeçit’e sık sık araştırma yapmak için  gittiğimi ama böyle şey olduğunu duymadığımı belirttim.  Ama konuyu araştıracağımı belirttim. Abdurrahim Bey’de bir ara Kozan’a  uğramamı istedi.  Konuyu halk arasında araştırmama rağmen kimse büyüklerinden böyle bir olay duymadıklarını ve  olsaydı duyacaklarını belirttiler. Bir gün Kozan’a gittim Abdurrahim Bey’i görmek için. Abdurrahim Bey beni doğruca Kozan’da doktorluk yapan Nejat Yaycıoğlu’nun yanına götürdü. Nejat Bey çok kibar ve çok kültürlü bir insandı. Üstelik ünlü Andırınlı Milli Mücadele kahramanı Yaycıoğlu İbrahim Ağa’nın torunuydu. Nejat Bey iyi derecede İngilizce bilmekteydi. Ayrıca Çukurova’da misyoner faaliyetleri üzerine çalışmaktaydı. Kendisinin elinde Amerikalı Misyoner Rose Lambert’in Saimbeyli ile ilgili hatıralarının olduğunu belirtti. Rose Lambert’in hatıraların da Saygeçit’te 76 kadar Ermeni’nin katledildiğinden bahsedildiğini belirtti. Ben böyle bir olayı duymadığımı ama Saygeçit’e beraber gidebileceğimizi belirttim. Hafta sonu buluşmak üzere sözleştik. Saygeçit’in ileri gelenleriyle görüştük. Durumu anlattık. Ama kimse böyle bir olayı duymadıklarını ve olsaydı büyüklerinin muhakkak bahsedeceklerini belirttiler. Nejat Bey İstanbul gidip misyoner arşivlerinden  yaralanmaya karar verdi.
Saygeçit Köyünde Türkler Ermenileri Katlettiğini İdiaa eden Amerikalı Misyoner Rose LAMBERT


         Nejat Bey, bana Rose Lambert’in kitabını tercümesini verdi ve ilerde yayınlayacağını belirtti. Rose Lambert hatıralarında bu sözde katliamı ana özellikleri şunlardır:
A.   Hacın ( Saimbeyli)’ndan 76 kişilik kafile  Adana’ya gitmek için yola çıkar. Adana’ya gitmekteki amaç Adana’daki misyoner toplantısıdır. Yolcular arasında din adamları ve tüccarlar da vardır. Saygeçit’e geldiklerinde alıkoyulmuşlardır. Rose Lambert biraz tutarsız sayı verse de  aşağı yukarı 76 kişinin katledildiğini belirtmiştir.
B.    Rose Lambert bu olayı sözde katliamdan kurtulan bir kadından dinlemiştir. Bu durum eserin abartıldığı hissini vermektedir. Rose Lambert eserinde Ermeni taraftarı olduğu çok açık bir şekilde bellidir. Lambert’in eserinde Türkler lehine tek bir satır bile yok.
C.   Rose Lambert, katliamı Türk Devleti ve Türk ordusunun (?) yaptığını üstü kapalı bir şekilde ima etmektedir. Çünkü katliamdan kurtulan kadın Hacın’a gelen Türk ordusunun içinde  katliamı gerçekleştirenlerin olduğunu belirtmiştir.
Ç. Sözde katliam anında bir Ermeni bir ayakkabı yapar. Bunu kendini  öldürmek isteyenlere vermek ister. Böyle bir anda nasıl oluyor da Ermeni böyle bir ayakkabı yapmayı düşünebiliyor. Bu nasıl bir psikolojidir? Bu durum olayın tamamen abartıldığının göstergesi olsa gerek.
Nejat Bey, Çukurova ile ilgili bir çok kaynağa ulaşmış ama bu olaya değinen bir kaynak görmediği belirtmiştir. Ayrıca  eserde adları geçen yerleri de gezmiştir. Ayrıca İstanbul’a giderek orada misyoner arşivini incelemelerde bulunmuştur. Nejat Bey, Rose Lambert’in bu eserini yayınladığı zaman bu olay daha iyi aydınlanmış olacaktır.
Sonuç olarak Ermeni Meselesi  ve sözde soykırım iddialarını tarihçilere havale etmekle sonuçlanmayacaktır. Çünkü bu tür iddialar artık propaganda şekline dönüşmüştür. Ermeniler için iddiaların tarihe uygun olup olmadıkları çok önemli değildir. Önemli olan bu iddiaların kabul ettirip; ardından tazminat ve toprak  isteklerinin yüksek sesle dile getirmektir. Bizler için yapılacak iş günübirlik politikalardan vazgeçip, uzun vadeli ve gerçekçi politikalara yönelmektir. Ermeni meselesinin gündeme gelip gelmemesini beklemeden devlet ve millet olarak iş birliği içinde olmamızdır.



[1] Saygeçit, Osmanlı zamanında nahiye konumunda idi. Fırka-i İslahiye’nin Çukurova’yı ıslah çalışmaları neticesinde  nahiye olarak kurulmuştur. Cumhuriyet zamanında Ceyhan’a bağlıydı. İmamoğlu’nun ilçe olmasıyla beraber İmamoğlu’na bağlı köy konumunu aldı. Günümüzde İmamoğlu’na bağlı bir mahalle konumuna gelmiştir. İmamoğlu’nun güney-batısında yer almaktadır. İmamoğlu’na 2 km uzaklıktadır. İmamoğlu üzerinde çalıştığımız eserde daha ayrıntılı bilgiler bulabileceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder