Şamil YAZAN
Araştırmacı-Yazar
Hasan
Hüseyin Hoca’yı İmamoğlu üzerine çalışmaya başladığımda tanımıştım. Hoca o
sıralar Çukurova’da Yörükler isimli eserini yayınlamıştı. Bende Fikret Aslan’ın
İmamoğlu İlçesi’nin Tarihçesi isimli eseri düzelterek yayınlamak üzereydim.
İşte kitabın matbaa işleriyle uğraşırken Hasan Hüseyin Hoca’nın da kitabını
aynı matbaada çıkardığını öğrendim. Kendisiyle tanışmak üzere bir not bıraktım.
Ama bizim matbaa yoğunluktan olsa gerek benim notumu Hasan Hüseyin Hoca’ya
vermeyi unutmuşlar. Ama Hasan Hüseyin Hoca’yla matbaada karşılaşma şansımız
oldu. Hemen kendimi tanıttım. Kendisi de hemen kitabını imzalayarak bana hediye
etti. İmamoğlu üzerine çalıştığımı belirttim. Kendisi de yaptığım çalışma
hakkında: İmamoğlu’nun buna büyük bir ihtiyacı olduğunu belirtti. Ben de hemen
hazırlığını sürdürdüğüm Sosyal ve Kültürel Yapısıyla İmamoğlu Tarihi isimli
çalışmamda Hocama da yer verdim. Az da olsa Hocamın İmamoğlulu bir yazar ve
şair olarak bilinmesini istedi.
İmamoğlu’ndan
yetişmiş ve yazmayı seven birisiyle tanışmak beni oldukça mutlu etmişti. Çünkü
İmamoğlu’nda bu tür kültürel çalışmalara hazır değildi ve bu düşüncemde de
yanılmadığıma inanıyorum. İmamoğlu’nda yetişmiş biri olarak bir nebze olsa yaşadığım
aydın yalnızlığından Hasan Hüseyin Hoca sayesinde kurtulmuş oldum. Çünkü
İmamoğlu’nda yazan ve üreten insan yok denecek kadar azdır ve yazan ve üreten
insana da İmamoğlu’nda zerre kadar değer verilmez. Ne diyelim bu da İmamoğlu’nun idarecilerinin
bir kabahati olsa gerek...
İmamoğlu’nda
kültürel hareketlilik yok derken hemen imdadıma Hasan Hüseyin Hoca’nın ikinci
çalışması olan Elöpen Sıcağı isimli öykü çalışması çıktı karşıma. Hoca, öykü
kitabı hazırlığını daha önce bana söylemişti. Ama kitap okumanın sevilmediği ve
yazmanın ise gereksiz görüldüğü İmamoğlu’nda İmamoğlulu bir şairin yeni kitabı
bende heyecan yaratmayacak ne olacaktı?
Gelin
isterseniz yazarımızı tanıyalım: Hasan Hüseyin Hoca, İmamoğlu’nun Camili
Köyü’ndendir. Kendi tabiriyle çadırda doğdu. İlkokulu kendi köyünde okudu. Daha sonra öğretmeninin teşvikiyle Düziçi
İlköğretmen Okulu’na gitti. Buradan 1968 yılında mezun oldu. 26 yıl yurdun
değişik yerlerinde öğretmenli yaptı. 1993 tarihinde emekli oldu. Yazarımız
eskidende edebiyatla ilgilenmekteydi, ama emekli olduktan sonra yazmaya daha
çok ağırlık verdi. Toplumcu-Gerçekçi bir çizgide yazmaya gayret göstermekte
olup birçok gazete ve dergide öyküleri
Daha
öncede belirttik o çadırda doğdu. Yani tam bir Yörük... İmamoğlu’nun Hayta Yörüklerinden olmaktadır.
Belki de bu Yörüklük duyguları kendisini Yörükler üzerine bir kitap yazmaya
iten. Hoca Çukurova’da Yörükler
çalışmasını hazırlarken birçok yeri de gezmiştir. Bu yönüyle eser ilginç bir
çalışmadır. Neyse sözü fazla uzatmayarak
Hoca’nın yeni çalışmasına getireyim. Yeni çalışması Elöpen Sıcağı isminde olup
tam 107 sayfadır. Kitap da 17 tane
hikâye vardır. Hoca hikâyelerinin konusunu çevresinden seçmiştir. Aslında
kitabı biraz dikkatli bakıldığında Türkiye’nin yaşadığı değişimim izlerini de görmek
mümkündür. Özellikle şehirleşme olgusunun insanlarda yarattığı çelişkiler
hikâyelerde sık görülmektedir. “Sıradan Bir Eğitim” isimli öyküde “Öğretmen
okuluna başladığım ilk günler en büyük zorluğum masada yemek yerken oldu. Bir
türlü yemek yiyecek şekilde oturmayı beceremiyordum. Çoğu zaman sağa sola
döküyordum.”böyle bir olayın yaşanmış olması şehirleşme olgusunun getirdiği
çelişki olsa gerek.
“Tarımı
Nasıl Makineleştirdik” isimli öyküde ise teknoloji karşısında yaşanan
çelişkiler ve komiklikler güzel bir üslûpla anlatılmıştır. Avrupa Birliği
uygulamalarının halk arasında nasıl algılandığı ve nasıl bir tepki aldıkları
“Kopenhag Kriterleri ve İnek”, “Kopenhag Kriterleri ve Trafik” hikâyelerinde
edile gelmiştir.
Hikâye
kitabına baktığımızda yeni kelimelerde öğrendiğimizi görüyoruz. Halk arasında
Elöpen adıyla bilinen bir kertenkele olduğunu ve bu kertenkele ele alındığında
sürekli dilini çıkarırınmış. Bu yüzden Elöpen adını almış. Sığır sürüsüne nahır dendiğini ondan
öğreniyoruz. Kese yoğurdundan yapılan ayrana Çalkamaç dendiğini yine ondan
öğreniyoruz. Ayrıca Hoca eski kelimeleri hatırlatmakla yetinmeyerek karpuz,
kabak karışımına Karbak diyerek yeni kelimelerde türetmektedir.
Daha
önce de belirttiğimiz üzere Toplumcu-Gerçekçi bir çizgide yazmaya çalışmaktadır.
Bu yüzden olsa gerek Hoca hikâyelerinde vermek istediği mesajı hikâyelerin
sonunda açık açık vermektedir. Yani hikâyeden çıkacak sonucu okuyucunun
bulmasına bırakmamaktadır. “Müsait Bir Yerde” isimli öykünün sonunda. “ Esas
olan hepimizin karşılıklı sevgi ve saygı içinde olmamızdır” diyerek verilmek
istenen mesaj direk verilmiştir.
Eser
hakkında söylenecek çok şey ama bu yazının amacını belki aşabilir. Nede olsa
edebiyat eleştirmenliği benim uzmanlık alanım değil. Bizimki sadece hocanın
kitabına bir merhaba diyebilmektir. Son olarak Hasan Hüseyin Hoca iyi ki
varsın. İyi ki yazıyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder